”Gelişen,
bir dünyada yaşıyoruz.” derler hep. Gerçekten öyle. Ne zaman dünyadan haberlere
baksak; yeni gelişmeler, yeni buluşlar, yeni gezegenler… yani dışarıda bi
yerlerde yeni mutluluklar.
Ama
ülkecek ya dünyadan değiliz, ya da bizim ‘insan’ dediğimiz bireylerimiz yeni
mutluluklar konusunda biraz geri kalmış. Biraz dedim ama doğayı seven herkes
çok iyi bilir, en acımasız türün bile zayıf noktası, sevecen olduğu noktadır
mutluluk. Bana inanmıyorsanız dışarıda bir canlıyı mutlu etmeyi deneyin, sonra
karşılığında verilen sevgiyi görün. Sonra bir de kafanızı kaldırıp bizim sözde ‘insan’larımızın
tüm mutsuzluk saçan hayatına ve davranışlarına bakın. Yazıya da tam buradan
devam edersiniz.
Peki biz
nerede hata yapıyoruz falan diye sormuycam. Öncelikli bir yerde bariz hata
yapıyoruz: Eğitimde. Niyetim okullarımızda ki sistemleri eleştirmek falan
değil, niyetim doğrudan bizi eleştirmek.
Hepimizin
bir kardeşi, yeğeni yahut oğlu veya kızı yani bir şekilde kendinden küçük bir
yakını var. Var da onlara birey olmayı ne kadar öğretiyoruz? Birey olmak sadece
büyümek ve birkaç sorumluluk almak mıdır? 14 yaşında ki küçük kardeş birey
olamaz mı? Anne ve babalar onların birey haklarına saygı duyuyolar mı?
Bakın
çıkın sokağa sorun kız kardeşi olan o çok mükemmel ağabeylere, sevgilisi
olabilir mi kız kardeşlerinin mesela? İki dakika efeliklerini reklam arası gibi
izleyin sonra. Peki o kız kardeşlerin o ‘efe abi’nin kız arkadaşı kadar birey
olmaya, sevmeye, yaşının getirisi kadar yaşamaya hakkı yok mu? Ailede eğitim bu
kadar basit ve mutsuzluk içermek zorunda mı?
Ben
anlatayım size gördüklerimi, bildiklerim kadar. Mesela sözüm ona ailelerin en
ahlaklı çocuk yetiştirme yarışında “öyle bir şey yaparsa bacaklarını kırarım” cıların
çocukları istediğini yapar. İstediğini yapar senin de ruhun duymaz. Ve bunun
sorumlusu çocuğundan çok sensin ebeveyn. Sorumlusu sensin çünkü “neden?”
demesine izin vermedin. Sen bağırmayı, onun kıyafetine karar vermeyi, sana göre
ahlaklı bireylerle görüşmesini uygun buldun. Sonunda ne oldu biliyor musun, şu
an kızın/oğlun uzaktaysa bir de, bütün engellediğin şeyleri bir kez bile olsa
yaptı ve senin haberin olmadı. Kerizsin demeye de dilim varmıyor ama, bence
ebeveyn falan değilsin.
Kızlardan
örnek verdik, biraz ordan gidelim. “Neden?” demesine izin vermeyi deneyelim bir
de. Siz yine ona o pantalonu giymemesini gerektiğini söyleyin, ben buna
karışmıyorum. Ama alın karşınıza, bu kıyafetin içinde bulunduğumuz toplumda onu
zor duruma soktuğunu, maalesef erkekleri eğitemediğimiz için durumun buraya
geldiğini ve daha sonraya saklayıp giyebileceğini belirtin. Bir de özür
dileyin, çünkü erkekleri hakikaten eğitememiş bir toplumun tuğlalarından
birisiniz.
Sizinle
konuşan, sizi dinleyen - dinleme erdemini öğrettiğiniz - , sevildiğini bir de
bu şekilde gören o çocuklar sizin yapmasını istemediğiniz şeyi zaten sırf size
saygısından yapmayacaklardır. Ve saygı ancak böyle kazanılır. Unutmayın,
kimsenin doğuştan size saygı duyma zorunluluğu yoktur. Ebeveyn bile olsanız,
çocuk ancak minnettar olabilir, saygı ise artırmanız gereken bir şeydir.
Çözüm
önerim var mı? Elbette. Ama sorunlar maalesef bunlardan ibaret değil.
Çocuklarınızın merakını törpülememek, sorgulamasını sağlamak onların öz
benliğine ve öz saygısına çok şey katar. Çünkü sorgulayan, düşünen insan hem
haklarını savunabilen hem de empati yapabilen insandır. Empati yapan insan da
mutlu olmayı ve sevmeyi daha iyi bilir sevgili ebeveyn.
İlla
benim, onun ya da bir başkasının fikirlerine göre büyümek zorunda mı peki?
Hayır. Kendi fikirlerini okuyarak oluşturabilir. Okutun. Ama kendi aileme bile
sorduğumda cevabını alamıyorum; “Ona en son ne zaman kitap aldınız?” Bu sorunun
cevabını gururla verenler vardır elbet, gurur verici çünkü.
Amma
klişe yaptım değil mi? Haklısınız, ama daha iyi bir toplum mümkün ve bence bunu
sağlamanın yolu da bu birkaç küçük detaydan ibaret. Hiçbir şey yapamasak da, deneyebiliriz.
Çocuklarınıza,
kardeşinize saygıyı, kendini sevmeyi ve kendinin en iyi versiyonu olması için
çalışmayı öğretmek gibi bir olanak var. Onlara kitap alın, onları merak etmeye
ve sorgulamaya yönlendirin. Bırakın “neden?” diye sorsunlar. Her cevabınızda
size daha çok saygı duyacaklar. Bırakın otoriteniz fiziksel gücünüzden değil de
bilginizden olsun.
İşte o
zaman kadınların kıyafetleri yüzünden tekmelendiği bir sabaha uyanmayacağız. O
zaman biz de daha çok mutlulukları görebileceğiz. Evet dünya dönüyor, ama hala
onu yakalama şansımız var.
Mutlu
kalın.