IMDb: 8,2/10 |
Geçmişin izlerini gün yüzüne çıkartmaya çalışırken ortaya çıkan gizemin, buram buram dramın ve Ortadoğu'daki iç savaşın çıkarttığı dumanların geldiği yangın yeri, Denis Villeneuve'nin yönetmenliği ve senaristliğiyle “Incendies” de karşımıza çıkıyor. Yabancı dilde en iyi film Oscar'ına aday olmuş ve yanında nice festival adaylıkları sağlamış, ödüllerini toplamış bu film 2010'dan günümüze hala IMDb top 250 içerisinde olmayı da başarmıştır. Tanındık simalar yerine Lubna Azabal, Mélissa Désormeaux-Poulin ve Maxim Gaudette ile iç burkan bir hikayeyi izliyoruz.
Lubna Azabal filmde Nawal karakteriyle, hem anne hem de gençlik zamanlarındaki rolüyle yer alıyor. 30 sene öncesi Hristiyan ve Müslüman iç savaşının etkileri Nawal'ı yurdundan koparıp Kanada'da yaşamaya itmiş. Gayet normal gözüken bir gün içinde gördükleri sebebiyle hastaneye kaldırılır ve yaşamını yitirir-önemli olanlar bundan sonrası o yüzden spoiler sayılmaz-. Biri kız biri erkek, ikiz kardeşler annelerinin ölümünden sonra babalarına vermek üzere olan mektubu Jeanne (Mélissa Désormeaux-Poulin ), ağabeylerine verilmek üzere olan mektubu Simon (Maxim Gaudette) alıyor. Bir annenin ölümüne yas tutamadan, iki mektupla, kayıp bir baba ve hiç bilinmedik bir ağabeyin varoluşu filmin başlangıç noktası oluyor. Bunun üzerine Ortadoğu'da babalarını ve ağabeylerini arama görüntüleri ve bu arayış içindeki geçmiş görüntüler her yeni bilgiyi nasıl birleştimemiz gerektiği konusunda yol gösteriyor. Akıcılığın sadece ileriye doğru olmadığı bu filmde geçmiş sahnelerden göz yaşlarını silmeye çalışırken ikiz kardeşlerin arayışları sırasında bu durumda, kafamızdaki soru işaretlerini silmeye çalışıyoruz. İzlerken merak uyandıran, iç burkan ve içimize oturan sahnelerle neden bu filmin böyle bir başarı elde etmiş olduğunu göreceğinizi umuyorum. Oyuncuların hissettirerek bize yaşattığı filmin senaryosu o derece etkili ki google amcada aradığınız da “İçimdeki yangın gerçek mi? Senaryo gerçek mi?” gibi başlıklar bulmak mümkündür. Keza izledikten sonra duyulan acı bunun gerçek olmaması yönünde insana bir ümit verip araştırmaya itiyor. Film aynı zamanda dönemin yaşanılanlarıyla da geçmişe bir ışık tutuyor.
Lubna Azabal |
Yer
yer buz keseceğiniz, yer yer anlamakla uğraşırken duygularınızı
ve aklınızı fazlasıyla meşgul edecek bir film olduğu
görüşündeyim. Nitekim 1+1'in 1'e eşit olduğu bir filmde
hesaplamalar ve sağlamalar yapmak pek mümkün olmuyor. Kültürel
ögelerin, savaş durumunun, geçmişiyle yüzleşmesi gereken bir
ailenin dramının etkili olduğu bu film her bir izleyicinin
içindeki kıvılcımları yangına çevirerek dikkati üstüne
çekmeyi başarıyor. Filmdeki efektler, kostümler ya da mekanlardan
ziyade senaryonun, oyunculukların ve çekimlerin kendini
konuşturduğu filmin sonunda konuşamayacak duruma gelmeniz
mümkündür. 139 dakika bir film zamanı olabilir ama içerisindeki
hayatlarla etkisi bir süre daha devam edecektir. Uyarmadı demeyin.
İyi seyirler.
Mélissa Désormeaux-Poulin ve Maxim Gaudette |
Not: Filme Radiohead 'den “You and Whose Army” ile sağlam bir giriş yapıyorsunuz.