IMDb: 7,8/10 |
Fight Club, Se7en, Gone Girl, The
Curious Case of Benjamin Button ve daha nicelerini bildiğimiz ve
izlediğimiz filmlerin yönetmeni David Fincher'ın 1997 yapımı
“The Game”, rutin bir düzene ya da monotonlaşan hayatımıza
nefes gibi gelebilecek bir eser. Her ne kadar jenerasyonumuzda
Fincher filmlerinin başında gelemese de azımsanamayacak bir film
olduğu kanısındayım. Evet, belki çıkış yılı itibari ile
kimimiz daha yeni yürüyor ya da konuşmaya çalışıyor olsak da
film sever olmak zaman tanımamazlık gerektirir. Keza “The Game”
teknoloji ve green screen 'in sağlamadığı bir aksiyonu karşımıza
getirmektedir.
Başrollerinde Michael Douglas ve Sean
Penn gibi bilinen iki baba aktörle geçen 129 dakika boyunca, filmin
afişinde olduğu gibi, bir çok puzzle parçasını kafamızda
oturtmaya çalışırken bir çoğunu da kaybederek izleyeceğimiz
bir film olacaktır. Film konusu itibariyle eşinden boşanma
aşınmasında olan Nicolas'ın (Michael Douglas) rutin, dakik, iş
odaklı çerçevesinden çıkmasını sağlayacak bir oyun içinde
kendisini bulmasıdır. Film boyunca erkek aktörlerimizin yanında
yer alan Deborah Kara Unger'in de güzelliği, filmi izlemeye bir
sebep daha olarak eklenmektedir.
Michael Douglas ve Sean Penn |
Filmi izlememiş olanların varlığı
ile spoiler vermemek adına filmin özeti ya da detayı hakkında pek
bir şey konuşamıyorum. Kaldı ki izleyenler olarak da filmi
anlatmaya yarayacak cümlelerle hikayeyi öldürmüş oluruz. Tür
olarak gizem ve gerilimin baskın olduğu yapımda yalnız bir adamın
dramı da yer almakta. Hayatı eğlenceli kılmak için giderek
tehlikeleşen bu oyunda David Fincher'ın aklı ve Michael Douglas'ın
bedeniyle iyi seyirler dilerim.
Deborah Kara Unger |